Colossal’ın “yeniden doğuş” dediği bu gelişme, birçok uzmana göre teknik olarak bir türün dirilişi değil. Zira elde edilen yavruların DNA’sı doğrudan korkunç kurtlara değil, gri kurtlara dayanıyor. Bilim insanları, fosillerden alınan kısıtlı DNA örneklerini kullanarak, modern kurtların hücrelerinde 14 farklı gende düzenleme yaptı. Amaç, fiziksel olarak antik türün özelliklerini taşıyan bir canlı ortaya çıkarmaktı.
Yani ortaya çıkan bu üç yavru, genetik olarak yüzde 100 bir “korkunç kurt” değil, bu türe benzetilmiş bir gri kurt alt türü. Şirket de bu durumu gizlemiyor, fakat pazarlama dilinde bu fark net şekilde belirtilmiyor.
Yeni Doğan kurtların fiziksel özellikleri günümüz kurtlarından farklı.
Uzmanlar, yeni doğan kurtların kafa ve çene yapılarının, kas gelişimlerinin ve ses tonlarının günümüz kurtlarından farklı olduğunu doğrulasa da, “dirilen tür” söylemine temkinli yaklaşıyor. Bu yaratımların, aslında genetiği değiştirilmiş birer tasarım hayvan olduğu vurgulanıyor.
Tüm bu çalışmalar, etik tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Doğaya salınacak bu türlerin mevcut ekosistemleri nasıl etkileyeceği, biyolojik dengeyi bozup bozmayacağı henüz bilinmiyor. Öte yandan Colossal, bu teknolojilerin aslında tehlike altındaki türlerin korunmasına hizmet edeceğini savunuyor. Örnek olarak, ABD’ye özgü ve nesli kritik seviyede azalan kızıl kurtların klonlanması gösteriliyor.
Şirket, korkunç kurt projesinde kullanılan teknolojinin kızıl kurtları çoğaltmak için temel oluşturduğunu öne sürüyor. Ancak bazı bilim insanlarına göre, zaten var olan türleri korumak için böyle genetik gösterilere gerek yok.
Kaynak: Euronews