Küresel obezite artışını açıklamak için uzun süredir bireylerin günlük kalori fazlası üzerinden yapılan hesaplamalar ön plandaydı. Ancak yeni bir bilimsel perspektif, bu yaklaşımın eksik kaldığını ortaya koyuyor. İngiltere’deki Loughborough Üniversitesi’nden egzersiz bilimcisi Arthur Daw ve ekibi tarafından hazırlanan çalışmaya göre, hayatın içindeki ani değişimler — örneğin stresli dönemler, hastalıklar ya da sosyal etkinlikler — insanların vücut yağlarını zamanla artıran asıl neden olabilir.
Araştırmacılar, kilo alımının çoğu zaman sanıldığı gibi düzenli ve yavaş değil, belirli olaylar sonrasında birden bire gerçekleştiğini söylüyor. Sadece birkaç gün boyunca sağlıksız beslenmenin bile vücutta obeziteye yol açan biyolojik süreçleri harekete geçirebildiğine dikkat çekiliyor.
Stres, iş yükü ve ilişki sorunları, kilo artışını tetikleyen dengesizliklere yol açabiliyor.
Fitbit gibi teknolojik cihazlardan elde edilen detaylı veriler, insanların günlük alışkanlıklarının hayat olaylarından kolayca etkilendiğini ve bu etkilerin beslenme ile hareket düzenlerini bozabildiğini ortaya koyuyor. Sınav stresi, iş yükü, ilişkilerdeki sorunlar ya da mevsim değişimleri gibi etkenler bu dengesizlikleri tetikleyebiliyor. Dahası, yılbaşı gibi eğlenceli dönemler de aşırı tüketimi körükleyerek tabloyu ağırlaştırabiliyor.
Araştırmada, stresin biyolojik olarak da kilo artışını tetiklediği belirtiliyor. Kortizol hormonundaki yükselmeler, vücudun enerji kullanımını değiştirerek şekerli yiyeceklere yönelme ihtiyacını artırabiliyor.
Yeni perspektif, obeziteyle mücadelede stratejilerin değişmesini gerektiriyor.
Uzmanlar, bu yeni bakış açısının, obeziteyle mücadelede stratejilerin de değişmesini gerektirdiğini vurguluyor. Hayatın kaçınılmaz iniş çıkışlarını hesaba katan, hedefe yönelik kısa süreli müdahalelerin daha etkili olabileceği belirtiliyor. Ayrıca yapay zekâ gibi gelişen teknolojilerin, bu tür riskli dönemleri önceden tespit edip kişilere destek sağlamada önemli bir rol oynayabileceği düşünülüyor.